Fotoğraflar, kelimeleridir fotoğrafçıların. Kimi zaman söyleyemediklerini ortaya koymak için kimi zaman da söyleyeceklerini dile getirmenin başka yolunu bilmedikleri için basarlar denklanşöre. Tıpkı Vivian Maier gibi.
Maier’in keşfedilme süreci tamamen tesadüflerin getirdiği güzelliklerin sonucudur. Chicago’da 2008 yılında yapılan bir açık artırma, dünyada yer alan fotoğrafçıların arasına bir isim daha eklemeyi başarmıştır. John Maloof 120 film rulosunun yer aldığı o kutuya talip olmasaydı hiçbir zaman Maier’in olağanüstü çalışmalarıyla buluşamayacaktık.
Maloof, fotoğrafları heyecanla banyo etmiş ve bu fotoğrafların sıradan olmadığını anlamıştır. Maloof, henüz bu fotoğrafların kime ait olduğunu bilmemektedir.
Tesadüfler, Vivian Maier için yaratılmıştır adeta. Maloof’un yine filmlerle uğraştığı bir günde, Maloof kutunun içinde Maier’in adının yazılı olduğu bir zarf bulur. Bilgi almak için müzayede salonuyla görüşür. Elde ettiği bilgiler kısıtlıdır. Maloof’un öğrendikleri Maier’in hasta olması ve filmlerinin basılmasını istemediği ile sınırlıdır. Ancak Maloof, bu işi aydınlatmada ve fotoğrafçıyı tanımakta kararlıdır. Fotoğraf filmlerinin yer aldığı zarfta yazan fotoğrafçı dükkanından başlayarak sanatçının izini süreye karar verir. Maloof’un talihi yüzüne gülmektedir. Mağazada çalışanlar, Maier’i hatırlamaktadır. Bu görüşme oldukça verimli geçer çünkü günden güne hayran olduğu Maier’in, Rolleiflex ve 35 mm makineler kullandığını öğrenme şansı yakalar. Sanatçıya ulaşabilmek için internette de araştırma yaptığında kötü bir sürpriz onu beklemektedir. İnternette sanatçıyla ilgili karşılaştığı ilk şey onun ölüm ilanıdır. Yine de pes etmeye niyetli değildir John Maloof. Bir yolunu bulup onu yakından tanıyan birilerine ulaşacağına emindir. Uğraşları sonuç verir ve bir dönem bakıcılık yaptığı çocuklara ulaşmayı başarır.
Çocukların verdiği bilgiler Maloof’u daha da heyecanlandırır. Vivian Maier, Fransa doğumludur. Geçimini önce bir şekerci dükkanında çalışarak sürdürmüş, ardından bakıcılık yapmaya başlamıştır. Çocuklar, Maier’in feminist bir çizgide ilerlediğini ve İngilizceyi kendi çabalarıyla öğrendiğini belirtmiştir. Üstelik İngilizce öğrenmesinde bile farklılık vardır bu kadının. Herhangi bir kursa gitmek yerine bolca tiyatroya gidip İngilizcesini geliştirmiştir. Boynundan çıkarmadığı fotoğraf makinesiyle bolca fotoğraflar çeker ancak bu fotoğrafları kimseye göstermezmiş. Taktığı büyük şapkalarla giydiği erkek ceketleri ve ayakkabılarıyla adeta kişiliğini ortaya koymuştur
Bu bilgiler ışığında Maloof yeni bir karar alır. Bu yetenekli ama sessiz fotoğrafçıyı tanıtmak için çağımızın en hızlı ulaşım aracı interneti kullanma kararı alır. Tüm dünyaya onu tanıtması böylece daha kolay olacaktır.
http://vivianmaier.blogspot.com/ blogunun açılmasının hikayesidir aslında bu.
Ancak Maier için daha fazla şey yapmak ister John Maloof. En büyük tutkusu olmuştur onun fotoğrafları. Böylece belgesel çekme fikri doğar. Maier’in hayatını anlatan belgeselin yönetmenliğini Charlie Siskel ile yapar. Belgeselle de tatmin olmayan Maloof bir de Maier’in fotoğraflarının kitabını çıkarır.
http://www.imdb.com/title/tt2714900/
John Maloof’un tesadüfen karşılaştığı Vivian Maier, Maloof’un çabalarıyla yeniden doğmuştur adeta. Maloof’un inatçılığı sayesinde bugün bu özgün fotoğraf sanatçısını tanıma imkanı yakaladık.